22 Mart 2016 Salı

Bahasuke'nin tek kişilik oyunların çok kişilik modlarıyla imtihanı

Başlık kafa karıştırmasın. Bahsettiğim şey, tek başına oynanan oyunların daha fazla kişi ile oynanan modları olur ya onlar. Daha da açık konuşmak gerekirse, single player oyunların multiplayer veya online modlarından bahsediyorum. Hani genelde oyunu tek başımıza oynarız, bitiririz sonra da arkadaşlarımıza ballandıra ballandıra anlatırız ya, bu oyunların bazılarında gerek karşılıklı, gerek birlikte gerekse de takım oyunu diyebileceğimiz türde online modlar olabilir. Beraber oynayabilme imkanı varsa süper zaten, yoksa çekimser bir şekilde gireyim şu online kısmına da ne varmış acaba dediğimiz türden oyunlar işte. Ha MMO adıyla başlayan oyunları saymıyorum. Onlarla irili ufaklı bir çok deneyimim oldu, ama onlar zaten çıkış amacı online olduğundan onları buraya eklemek listeyi taşırır. Fekat bitirdiğim oyunların listesine bakıyorum da tonla oyun oynamış olmama rağmen, listeye 5. bir oyunu eklemeye zorlandım yeminle. Korsanlığın gözü çıksın çıkmasına da, oynadığım oyunlar çoğu ikinci kişiye bile izin vermeyen single player tipi oyunlar (ben neden yalnızlığa alışığım belli) ya da yanıma oturtup ikinci kolu verecek kimsemin olmadığı oyunlar, veyahut da Steam ve PSN'deki oyunları oynayıp bitirmeye fırsat bulamamaktan online modlarına hiç dalamamak gibi. Tabi başlıca suçlu korsancılık. Kınıyoruz.

Listeyi yapmak ilk aklıma geldiğinde 4 oyun geldi aklıma hemen. 5. oyunu bulmakta çok zorlandım. Bulamadım ve 4 gibi abuk bir rakamla liste mi yapılır diyerek zorlama da olsa bi 5. oyunu sıkıştırdım araya. Ben kastım siz kasmayın.





5. Dragon's Dogma: Dark Arisen



İlk bahsedeceğim oyunda ne yazık ki online rekabet türü bir şey içermiyor. Ama online yanı var yine de, ben de bundan faydalandığım için listeyi 4 gibi abidik bir sayı ile oluşturmak istemedim, her ne kadar pek alakasız gibi gelse de listemin 5. oyunu Dragon's Dogma: Dark Arisen.

Öncelikle nedir Dragon's Dogma: Dark Arisen? Capcom tarafından yapılmış olan über bir rpgdir. Aksiyondur, epiktir, bol bol ejderha vardır, ve maalesef sadece PS3 için çıkmıştır. (Bu yazı yazıldığında PC versiyonu henüz duyurulmamıştı. Hurraaaayy!!) Ekleme; PC versiyonu şahane olmuş.

Online yanına geçmeden önce sıfırdan başlayalım. Oyunu açtığımızda önce bir tutorial kısmı var, bu kısımda kontrolleri falan öğreniyoruz işte ve bölüm sonunda bir boss ile kapışıyoruz. Bu oyundaki boss savaşları çok zor ama bir o kadar da keyifli. Mesela tutorial sonu boss'umuz bir Chimera. Nedir Chimera? 4 farklı hayvana ait 4 kafalı mitolojik bir yaratıktır, kafası aslan, kuyruğu yılan, kıçı keçi gibi hayvanlardan oluşmuştur. Bize bir savaşçı veriyorlar tutorial kısmında, kılıç ve kalkan uzmanı, yanımıza da 3 kişi daha veriyorlar, bir büyücü, bir iyileştirici, bir de hırsız. Hep beraber dalıyoruz boss'a ve savaşın güzel taraflarından biri belirli bir miktar canını götürdüğümüzde düşmanın mesela ilk olarak keçi kafasını, sonra yılan kısmını falan hallediyoruz ve her boss savaşı genelde bu epiklikte oluyor.

Tutorial sonrası bizden bir karakter yaratmamızı istiyor oyun. Ve oynadığım onlarca oyun arasından en çok hoşuma giden karakter yaratım özelliğine sahip oyunun bu olduğunu söyleyebilirim. Görsel olarak çok farklı kombinasyonlar yapabilmemizi sağlasa da ben oyun için bizi ilgilendiren kısmını anlatacağım. 3 sınıf var karakterlerin girebileceği; savaşçı, yani kılıç kalkan kullanıp yakın dövüş takılan, sonra güç yerine hızı tercih eden hançer ve ok tipi silahlarla dövüşen hırsız tipimiz var ve son olarak büyücümüz var. Büyücü duruma göre ya iyileştirici, ya saldırı ya da destek tipi büyüler falan kullanıyor. Tabi bir de oyunun ilerki kısımlarında bu seçtiğimizin yanına başka bir stil seçip daha ileri seviye stillere sahip olabiliyoruz. Bunları niye anlatıyorum, oyunun ilerleyen kısımlarında dengeli bir parti kurabilmek için bunlara dikkat etmek şart. Bu esnada karakter yaratım ekranında karakterlerimizin çeşitli kıyafet ve zırhlar içinde nasıl duracağını görüyoruz. İster parıl parıl parlayan zırhın içinde poz verin, isterseniz minnacık yerleri kaplayan ama sağlam defans veren :P cıbıldak bir zırh seçin, pek farketmiyor. Çünkü oyuna bir balıkçı köyünde bir balıkçı kıyafetleri içerisinde başlıyoruz.

Yine de mutlu bir hayat görünüyor bizler için. Ta ki ejderhalar belirene kadar. Bir sürü ejderha saldırıyor falan derken  oyunun final boss'u olduğunu düşündüğüm en baba ejderha bizim köye saldırıyor. Herkes ya ejderhanın alevinde yanıp kömür oluyor ya da kaçmaya çalışıyor. Biz de bu sırada az önce kömüre dönmüş bir askerin kılcını alıp ejderhaya doğru koşturuyoruz. Bir savaş bu kadar tek taraflı olamaz, saniyeler içerisinde ölüyoruz. Farklı bir sonuç beklenemez zaten. Ejderha tırnağını kalbimize saplıyor. Sakinlikle izliyoruz, ölmemiz gerekirken. Ejderha kalbimizi tırnağında tutuyor, bize gösteriyor, kalp hala atıyor ve ejderha yutuyor kalbimizi. Biz soğukkanlılığımızı korurken ejderha şapırdata şapırdata parmaklarını yalıyor ve nedenini bilmediğimiz şekilde halen izliyoruz ejderhayı, ula kalbimiz yok nasıl hayattayız hala?

Bu sırada ejderha ile telepatik olarak konuşabildiğimizi anlıyoruz. Bize diyor ki kalbini istersen gel de beni bul, öldür ve al. Şaşkınlıkla mantıksızlığı çözmeye çalışıyoruz, kalpsiz de yaşayabiliyoruz galiba zaten, neden canımızı riske atalım ki? Bir de aşk acısı çekenler için bu ejderhanın şubelerini açmak lazım sanırım memleketin ücra köşelerine. Derken ejderha uçuyor gidiyor, biz de bilincimizi kaybediyoruz. Uyandığımızda kalbimizin olması gereken yerde bir yara izi var. Köy harabe ve biz niyeyse ejderhanın peşine düşme derdindeyiz.

Kalpsizin önde gideniyiz. Mecazi anlamda düşününce uymuyor pek, önümüze gelene yardım etmeye çalıştığımızdan hala bir kalbimizin olması lazım normalde. Ama ah o deneyim puanları ah... Ama yok işte, koca bir boşluk var göğsümüzde. Aslında "kalpsiz" diye hitap etmeleri gerekirken "arisen" diye hitap ediyorlar, ölmesi gerekirken ölmeyen biri olduğumuzdan olsa gerek. Tabi bazı yeteneklerimiz var, yanımızda savaşacak minionlara sahip olabiliyoruz. Karakter yaratım ekranında kendi karakterimizi yaratmıştık, şimdi de yanımızdan hiç ayrılmayacak olan as minionumuzu yaratıyoruz. Ve burada online kısım devreye giriyor. Dengeli olsun diye ben kendimi okçu, minionu da büyücü yapmıştım. Minion hatundu, ve ne zaman PS3'ü kapatırsam, diğer minionlarla alem yapmaya gidiyordu. Diğer minionlar, benim gibi oyunu oynayan diğer oyunculara ait. Oyunu tekrar açtığımızda kendi minionumuz bize tekrar katılıyor ve istersek başkalarının minionlarını parayla kiralayabiliyoruz. Bizim kızı kiralayan kim bilir parasının karşılığını nasıl aldı bilmiyorum da, kısaca questten queste akarken, minionlar da bazı şeyler kazanıyor; exp, para, çeşitli itemler, vs. Kendi üzerindeki itemler değiştirilemez olsa da bazen kızın çantasında yeni yeni eşyalar buluyordum. Beleş mal tabi, kullanmazsam satarım, ama kendi ellerimle büyüttüğüm kıza acaba nasıl davranıyorlardı, merak içindeydim. Ama oyuna devam edemedim ve hatun şimdi minionlarla alem yapıyor. Aklım orada yeminle, içeceğine hap falan atıp kandırmasınlar kızı, kötü yola düşürmesinler sakın.

Neyse aslında pek de online yanı olmayan, listeye zorla eklediğim bu oyunu sırf karakteri başkaları da questlerinde kullanabiliyor ve döndüğünde ödülle dönüyor demek için bunca şey yazmak pek mantıklı gelmedi şimdi. Oyunu anlatasım varmış demek ki, başlayınca duramadım herhalde.



4. Soul Calibur 5



Aslında bunu buraya yazmak bile utandırıyor beni, topu topu tek maç yapıp onu da kaybedip burada böbürlenemem. Ama dediğim gibi oyunun kendisini doyasıya oynayamadığımdan online moduna da pek bakamadım. Deneyimlediğim yenilgiye geçmeden önce kısaca oyundan bahsedeyim. Soul Calibur serisi bir dövüş oyunu olmakla beraber karakterlerin her birinin bir silahı vardır ve bununla dövüşürler, kılıç, balta, mızrak, nançuka, mınçıka, şakşuka? Bilemiyorum, Bruce Lee'nin meşhur ettiği o aletin gerçek adını ve Türkçe'mize nasıl geçtiğini cidden bilmiyorum. Ama o ve benzer ilginçlikteki silahlara sahip karakterler var. Oyuna Tekken'in kılıçlısı da diyebiliriz.

Oyunun hikaye modunu bitirip, hikayesini de öğrendikten sonra, artık diğer modlara geçip, açılacak resim, video, kıyafet, yeni silahlar vs şeyleri tamamlayıp diğer oyunlara geçme niyetindeydim, ama bir türlü kendime as karakter seçemedim. Online modu merak ettim ve rasgele bir oyun açıp gözlemci olarak katıldım. Bir maç sonunda gözlemci rolüm oyuncuya döndü ve az önceki maçın galibiyle kapışacaktım, heyecan yapıp iyi oynadığımı düşündüğüm bir karakter seçtim, karşımdaki sarışın ninja kızı seçmişti. Biraz vurabildim ama ateşli bir özel saldırıyı yiyince ölüverdim. Gaza geldim ve sıramı beklemeye başladım, bu sefer başka karakter seçtim ama sonuç yine mağlubiyetti. Ama yenilen pehlivan güreşe doymazdı ve ben de bir pehlivan olmasam da yenene kadar pes etmeyecektim. Fakat 3. maçı yapamadım, bağlantı koptu. Sonra da bir daha açmadım oyunu.



3. Tony Hawk's Underground



Bir kaykay oyununda online nasıl oynanır ki diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Oyunun hikaye modundan tutun klasik moduna kadar çoğu bölümde belli görevler yapıp puan toplama olayı var, ve diğer oyunlarla kıyaslayamayacağımız boss savaşları tadında turnuvalar var. Bu turnuvalarda yeterli puan toplayıp sıralamaya girmek gerek, bu da birinci olmasak da boss savaşını yenip yeni bölümü açtığımız anlamına geliyor. Tabi serinin Pro Skater versiyonları için geçerli bir durum bu. Underground serisi ise tamamen Jackass benzeri karakterler ve muzipliklerle dolu bir curcuna. Jackass ismi yabana atılmasın, birçok Jackass karakterini oyunda görmekteyiz. Steve-O, Bam Margera, Wee Man, vs.

Peki hikaye modu böyleyken online modu nasıl? Online mod kendi içinde modlara ayrılıyor, Turnuva stili en fazla puanı toplayanın galip geldiği klasik mod, bunun haricinde ilginç modlar var. Fazla uzatmadan deneyimlerime geçiyorum.

Turnuva demiştik, aslında herhangi bir sporsal etkinlikten farkı yok diyebiliriz, misal bir yarış olayında, aynı anda başlayıp sırasıyla bitirilir, bir futbol olayında takımlar vardır, karşılıklı müsabakalar ve takım oyunu devreye girer. Burada ise aynı alana bırakılan kaykaycılar tüm hünerlerini sergilemek suretiyle jüriden en yüksek puanı toplamaya çalışıyor. Tabi ortada bir jüri yok ama kurallar belli ve puanlar da bazı kıstaslara göre veriliyor.

Ben rastgele online haritalardan birine girdim, ve tek başına takılan biri vardı. Hemen başladı turnuva. En yüksek puanı almam gerektiği için bildiğim hareketleri sıralayıp kombolar yapmaya çalıştım. Fakat kombolarım pek de fazla değildi ve bazen hata yapıyordum ve puanım sıfırlanıyordu. Rakibim ise ilk andan kombosuna yeni kombolar eklemeye devam ediyor ve bittiğinde benimkinden kat kat fazla olacak bir puanı garantilemekle meşguldü. Durdum ve onu izlemeye başladım. Oyunun hikaye modunu kolayca bitirmiştim ama bu puan toplama işinde çok yeniymişim onu anladım. Ben durunca bir süre sonra o da durdu. Ben İngilizce "Nice" falan yazdım iltifat olarak, gülücük attı. Daha fazla rezil olmanın anlamı yok diyerek oyundan çıktım. Bir daha da online turnuva modunu açmadım.

Peki, turnuva hariç modlar var demiştik, neydi onlar? Onlardan bazıları bir arenada ya da haritada, milletin birbirine çarpıp düşürdüğü, ya da başka şekillerde zarar verdiği, Counter-Strike misali veya Quake 3 Arena misali ya takımlı ya da herkesin tek olduğu vahşetin dibine vurulduğu candan modlar. Bu tarz oyunlarda belli başlı modlar olur, ya vururuz birbirimizi, ya rakibin bayrağını kapar kendi tarafımıza getirir puan toplarız, vs.

Tony Hawk's Underground da bunlardan nasibini almış. Ve hatta çeşitli fantastiklikler eklemişler oyuna. Zaten Activision yapımı olduğu için her oyunda gizli karakterler olarak Spider-Man gibi absürd karakterler falan falan var, Call of Duty askeri filan da var oynanabilir karakter olarak. Buradaki modda kaykayla yapılan en temel hareket olan "Kickflip" yaptığımızda kaykaydan bir tane alev topu fırlıyor ve biz bu alev topuyla rakipleri düşürmeye çalışıyoruz. Counter-Strike'ta nasıl Tab tuşuna basıp kaç kişi öldürdüğümüzü görebiliyorsak burada da aynı şekilde.

Tabi ben bu moda girip acemi olarak ne olduğunu anlayana kadar uzmanlaşmış tipler indirdi beni çok kez. Birkaç kez de ben onları düşürdüm tabi. Sonra hikaye moduna kasıp oyunu bitirdim ve sildim. Bakmadım bir daha online moduna. Şimdi düşününce eğer benim gibi yarı-acemi tiplerle oynamış olsam baya keyifli bile olabilirdi.



2. Chivalry: Medieval Warfare



Öncelikle nedir Chivalry: Medieval Warfare diye bir soru sorarak başlıyorum. Adından ne anladınız bilemem ama adından anlaşılacağı gibi ortaçağ bazlı bir savaş oyunu. Oyun tamamen online üzerine kurulu, bir tek tutorial kısmı hariç.

Medieval Warfare deyince aklınıza ne gelsin, mesela Medieval Total War gelsin, bu strateji oyununun temel konseptini alıp yine Counter-Strike benzeri mekaniklerle kurulu bir oyuna yerleştirin. Elinizde keleş, dürbünlü tüfek, ponpalı tüfeng gibi silahlar yerine kılıç, kalkan, mızrak, arbalet, balta olduğunu düşünün. Ya da şöyle düşünün Dust haritasında teröristleri kılıca dizdiğinizi düşünün. Aslında düşünecek çok şey var, ama uzatmayayım. Chivalry'ye ister ortaçağ şövalyesi olma simulatörü deyin, ister birinci kişi görüş açılı kılıç kalkanlı Total War oyunu deyin, ne derseniz deyin ama bana bu oyunun konseptini beğenmedim demeyin.

Yine uzatmıyorum ama asıl konuya detaylaryla giriyorum. Oyunda tek bir karakteri kontrol ediyoruz ve ister tekli ister takımlı modlarla kol, bacak, kafa kopartıyoruuz. Tutorial modunda oyunun kontrolleri ve farklı savaş stilleri öğretiliyor. Kılıç, balta, mızrak, arbalet, vs. Her biri temelde aynı olsa da bu tarz silahları içeren oyunları oynayanların aşina olacağı türden farklılıkları var.

Sıkıldığınızı sezdiğimden deneyimlerime geçiyorum. Steam üzerinden oynadım bu oyunu ve nedense Ping sorunu yaşadım. Biraz kurcaladım ama çözemeyince daha da fazla uğraşmak istemedim. Rastgele bir harita seçtim ve yine rastgele bir takıma düştüm. Bir şehre saldırıyorduk ve ne olduğunu anlayamadan bir süre etrafta koşuşturdum. Sonra benim takımımın mavililer olduğunu öğrendim ve kırmızılı rakip takımın askerlerine saldırmaya başladım. Tutorialdan yeni çıkmışım, boru mu? Birkaç kişiyi yeni öğrenmiş olduğum korunup kontra saldırı yaparak indirmenin haklı sevincini yaşadım bir süre. Sonra öldüm falan. Bir kaç kişi birden saldırmaya başladılar bana. Canımın son nefesine kadar dayandım, öldürebildiğim kadarını öldürdüm ama beni de öldürdüler her seferinde. İsmimin konuşmalarda geçtiğini gördüm. Yazıları okumaya fırsat bulamadan takım arkadaşlarımın bana saldırmasıyla tekrar öldüm. Tüm oyuncular bana karşı birleşmiş ve beni oyundan atmak istiyorlardı. Davetsiz misafirdim sonuçta. Ve de yüksek Ping'im olduğundan onların oyununu engelliyordum. Derken oy birliğiyle oyundan atıldım.

Ama yılmayıp başka bir harita seçtim. Bu sefer herkes tekti. Ve zaten sadece 2 kişi vardı haritada, bir tavernada yumruk yumruğa kavga ediyorlardı. Koydukları kurallar gereği sadece yumruklarla dövüşmek zorundaydık. İlk el haritayı öğrenmeye çalıştım, biri karşıma çıktı ve yere indirdi beni. Birden gaza geldim ve uygun anı bekledim. İkisi dövüştü ve ben de ayakta kalanı kolayca patakladım. Sonraki eller biraz temkinli olsam da rakiplerimin gözüne gözüne vurdum. Yeri geldi yenildim, yeri geldi yendim. Ama büyük keyif almıştım. Sonra biri oyundan çıktı ve diğeri ile teketek dövüştük. Liderlik koltuğuna oturduğum vakit rakiple dalga geçmeye başlamıştım bile. Sonunda oyunu puan fazlasıyla kazandım ve teşekkür edip oyundan çıktım.

Ping olayını halledemediğim için bir daha da açmadım oyunu. Geçenlerde tekrar oynayasım geldi ama Steam'den kullanıcı yorumlarında oyuncuların seviye farklılıklarından dolayı maçların çok adaletsiz geçtiği söyleniyordu. Bir çok oyuncu da bundan dert yanıyordu. Sanırım bazı online oyunların ortak kaderi bu. Güle güle Chivalry: Medieval Warfare. Bir daha laptopuma yüklenmeyecek olsan da yerin bende çok ayrı.



1. Jedi Knight: Jedi Academy



İşte beni ben yapan oyuna geldik şimdi, online arenada rakip tanımadığım, kılıcımı her sallayışımda arkamda düzinelerce ceset bıraktığım yegane oyun serisi: Jedi Knight.

Oyuna bir bakalım önce. Oyunun hikayesinde sıfır bir savaşçı olarak başlıyoruz ve zamanla Jedi yeteneklerinden tutun ışın kılıcı kullanmaya kadar gidiyoruz. Eeee sonuçta oyunun ismi Jedi Knight. Seri belki de en başarılı iyi karakter konseptlerinden biri olan Kyle Katarn'ı başrol etmişti. Ama bu oyunda oynanabilir karakter değildi. Onun yerine öğrencileri diyebileceğimiz karakterler vardı. Bu arkadaşlar Jedi olana kadar Blaster Pistol ve Rifle ve diğer ateşli silahlarda uzmanlaşıyor ve sonunda kendi ışın kılıçlarına kavuşup Luke Skywalker'ın önderliğindeki şövalyelerden oluyordu. Oyun 3. kişi görüş açısında oynanabilirken, ateşli silah kullanacağımız zaman 1. kişi görüş açısına da geçebiliyor. Her ne kadar hikayede Star Wars'ın 6 filmlik serisinin sonrasında geçiyor olsa da bir çok bölüm filmdeki sahnelerin benzeri şeklinde, bu tabi diğer Star Wars oyunlarında da böyleydi.

Oyunun online kısmında ise bir arena haritası var ve bu haritada seçtiğimiz karakterimizle genel olarak ışın kılıcı ile düşman kesmece yapıyoruz. İster Jedi olalım ister Sith, takım dövüşlerinde takımımıza puan toplamak gerekiyor veya herkesin tek başına olduğu savaşlarda liderlik için kapışıyoruz.

Ben merak edip online savaşlara gireyim demiştim. Fakat zaten oyunu bitirmiş olup 2. veya 3. kez oynamak üzere olduğumdan gayet güzel oynuyordum. Star Wars'ın bazı oyunlarını bir kez bitirmek yetmez. Selam olsun sana yüce KotOR! En nihayetinde kalabalık bir haritada önüme geleni keserken, bir taraftan da kesilirken, asıl oyundan çok daha fazla keyif aldığımı farkettim. 1 saatin üzerinde ara ara kopup tekrar girdim, başkaları da ara ara çıkıp gitti tabi, yerine yenileri geldi, fakat halen çok zevkliydi oyunda kalmak. Derken listede kaçıncı olduğuma bakmak için Tab tuşuna bastım ve en üstte açık ara farkla ismimin yazılı olduğunu görüp gururlandım. Daha da gaza gelip oynamadan en iyisinin zirvede bırakmak olduğunu düşünüp oyundan çıkıverdim.

O gün bu günür halen bu oyunu sayıklar dururum, bir oyunun online modundan bu kadar zevk alacağımı tahmin edemezdim. Aklıma geldikçe oynayasım gelir, eğer siz de bu naçizane güzel oyunu oynamak, beraber arenalarda çarpışmak ve Jedi güçlerimizi kapıştırmak isterseniz, aşağıya not düşüverin, uygun olan bir zamanda takılalım. Güç sizinle olsun.



0. Dark Souls - Hadi len ordan!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder